Mona Lisa’nın torunu Prenses Cristina’nın Safranbolu günleri
Ailesi Milano’nun en köklü ve zengin ailelerinden olan ve büyükanneleri arasında Leonardo Da Vinci’nin resmettiği meşhur Mona Lisa’nın bulunduğu Prenses Cristina, yaşadığı bölgenin Avusturya işgali altında olmasından dolayı İtalyan bağımsızlık hareketinin etkili isimleri arasında yer aldı. Hayatının bir kısmını güvenli bir yaşam arayışı içindeyken Safranbolu’da geçirdi. Aydınlık gazetesinden Burçak Evren’in “Safranbolu’da bir İtalyan Prensesi” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde:
“Asırlar boyu Batı’dan farklı nedenlerle kaçanların sığındığı en güvenli yerlerden biri, belki de en önde geleni hiç kuşku yok ki Anadolu olmuştur. Hemen hemen her dönemde Anadolu farklı bölgelerinde bu beklenmedik ünlü/soylu konuklarını ağırlamış, yaşamlarının en zor yıllarında onlara sonsuz konukseverliliği ile kucak açmıştır. Anadolu’ya sığınmış bu ünlü konuklar saymakla bitmez, dahası bir doktora tezinin konusu olacak denli bir zenginlik içerir.
Bu konuklardan biri de İtalya’da “Kurtuluşun annesi olarak” tanımlanan Prenses Cristina ya da tam adıyla Cristina Trivulzio Belgıojoso’dur.
Prenses Cristina, sözü edilen yıllarda maiyetinde bulunan dokuz kişiyle birlikte can güvenliğini sağlayacağı ve de huzur içinde yaşayabileceği bir yer arayışına girer. Önce Malta Adası’na giderek İngiltere’ye sığınmayı düşünür, burada kısa bir süre kaldıktan sonra Yunanistan’a yönelir, ancak burada da pek fazla kalmayarak bu kez rotasını Anadolu’ya çevirerek önce İzmir’e sonrasında ise İstanbul’a gelir.
İstanbul’da kısa bir süre içinde ABD elçisi George Perkins Marsh, önemli tüccarlardan Mösye Eugene, banker Mösye Aleon ve Osmanlı müziğinde önemli yeri olan Mûsika-ı Hümâyunun gelişmesinde büyük katkıları bulunan İtalyan Donizetti Paşa başta olmak üzere birçok dost edinerek daha sonra da 1850 yılında ı Safranbolu’nun Kıran köyüne (günümüzdeki Atatürk ve İnönü Mahallelerine) giderek orada bir çiftlik satın alıp beş yıl süreyle yaşar.
İtalya’da “Kurtuluşun Annesi” olarak bilinen Prenses Cristina Trivulzio Belgiojoso’nun (1808-1871) doğduğu Milano’dan Safranbolu’ya uzanan yaşamı dönemine not düşen bir dizi ilginçliklerle doludur.
Milano’nun köklü ailelerinden olan Cristina’nın annesinin, büyükanneleri arasında Leonardo da Vinci’nin resmini yaptığı ünlü Mona Lise da bulunmaktadır. Çocuk yaşlarında babasını yitiren Cristina ekonomi, tıp ve ziraat gibi konularda çalışmalar yapıp, deneyimler edinir. On altı yaşındayken evlenir ancak bu evliliği pek uzun sürmez. Evlilikten tek kazancı yüklü bir çeyizle kazandığı Prenses Cristina Trivulzio Belgiojoso adı olur.
Bir süre İtalya birliği için çalışmalara yazılar yazıp evinde toplantılar yapınca Avusturya yönetimini rahatsız ederek Milano’dan ayrılmak zorunda kalır. 1930 yılında siyasi mülteci olarak Paris’e gider. Burada Balzac, Victor Nugo, Tocqueville, Musset, Franz Liszt başta olmak üzere birçok ünlü ile tanışıp dostluklar kurar. 1840’ta tekrar İtalya’ya döner ve İtalya bağımsızlık hareketine destek vermeye devam eder.
1848’de Kuzey İtalya’nın Avusturya egemenliğinden kurtuluşu için başlattığı başlatılan isyana maddi destek sağladığı gibi doğrudan milis güçlerine katılarak mücadelesini sürdürür. Gönüllü olarak hastanelerde çalışır, tüm kadınların bu mücadeleye katılmasında aktif ve etkin bir görev üstlenir, ancak bu ayaklanma başarısız olunca güvenli bir yer arayışına girerek birkaç ülke değiştirdikten sonra rotasını Osmanlıya çevirerek önce İzmir, sonra İstanbul ve sonunda da beş yıl kalacağı Safranbolu’ya giderek oradan bir çiftlik satın alarak torakla uğraşmaya başlar.
Crisina’nın yaşamı romanlarda rastlananlardan daha hareketli geçer. Hiç geri çekilmez nerede bulunursa bulunsun savaşımına ödün vermeden devam eder. Yalnızca İtalya’nın değil tüm Avrupa’nın saygın figürlerinden biri olur. Bugüne dek hakkında sayısız kitaplar yazılır. Bu kitaplardan biri de Murat Babuçoğlu ile Orhan Özdil’in “Safranbolu’da Bir İtalyan Prensesi Cristina Trivulzio Belgıojooso” dur. Osmanlı arşivindeki belgelerden derlenen çalışma titiz bir araştırma olmasının yanında Küçük Asya’nın az bilinen bir tarihinin de aydınlatıcısı olur. ”